26 Aralık 2014 Cuma

DIY abajur

Yılın son cumasından merhaba. 5 gün sonra yeni yılı karşılayacağız. Umuyorum ki yeni yıl herkese sağlık, huzur ve mutluluk getirir. Dün yolum Taksim Çukurcuma taraflarına düştü. İş için gitmiştim ama uzun zamandır aklımda olan birşeye denk geldim. Fotoda gördüğünüz iki büyük şişeyi birkaç ay önce atölye için gittiğim Antalya'da bir eskiciden almıştım. Abajur şapkası arıyordum ki bunlar da dün Çukurcuma'da bir eskici/antikacıda karşıma çıktı. Şişeleri ve şapkaları birleştirince yeni abajurlarıma kavuştum. Aydınlatma olarak başka birşey kullanıyorum, bunları dekoratif olarak kullanacağım ama aklım o dükkandaki diğer abajur şapkalarında kaldı. 2 devasa poşet dolusu şapka var ve hepsi 70'lerin Türk filmlerinden fırlamış gibi. Çukurcuma normalde pahalı bir yer olmasına rağmen bunlar çok cüzi bir rakama satılıyordu. O şapkalarla daha neler yapabilirim diye düşünüyorum açıkcası. Muhtemelen tekrar uğrayacağım :) Şimdiden herkese iyi haftalar ve selamlar.

24 Aralık 2014 Çarşamba

Kağıdıma desen yaptım

 
Dün akşam hediyelerim için iki yeni paket yaptım. Öncesinde, kahverengi kağıtları silgiden yaptığım üçgen stampa ile damgaladım. Diğerine de derz kalemi ile noktalar atarak puantiye deseni uyguladım.   
Silginin bir başını dümdüz olacak şekilde falçata, keski veya bıçak ile kesin. Kalemle üçgen şekli çizin ve bu üçgenin etrafını keserek çıkarın. İşlem bittiğinde üçgenin 3-4 mm yükseklikte bir kabartma haline gelmiş olması gerekiyor. Sonra bu silgiyi varsa damga yastığına batırarak renklendirin. Damga yastığı yoksa yukarda gördüğünüz CD kalemi veya keçeli kalem ile boyayarak da renklendirebilirsiniz. Damgalama işlemini paketleme işleminden önce yapmak gerekiyor. Damga deseninizi seçerken önerim, yuvarlak hatlı desenler yerine düz hatlı desenler tercih etmeniz yönünde çünkü düz deseni kesmek yuvarlaklara göre daha kolay. (Yuvarlakları da çok basit şekilde yapmak mümkün fakat onun yöntemi ve malzemesi farklı. Onu da bir başka yazıda anlatırım.) Bu arada, bu işlemi silgi yerine şişe mantarı ile de yapabilirsiniz. Benim denediğim bir yöntem ama şişe mantarının dalgalı yapısı net desen almanızı biraz engelliyor ve ne kadar iyi boyasanızda dalgalı bir desen görüntüsü oluyor. Bence silgi bu işte bir numara. Üçgen desenimi uygulayıp paketimi yaptıktan sonra biraz ışıltı için aralara mini gold konfetiler yapıştırdım.
 
Bu fotoda da diğer uygulamayı görüyorsunuz. Sağda gördüğünüz derz kalemi ile kağıdın yüzeyine puantiyeler serpiştirdim. Neden keçeli beyaz kalem değil de derz kalemi diye soracak olursanız, bu kalemin noktaları daha tok ve daha yoğun bir beyaz. Keçeli kalemin bıraktığı nokta aynı etkiyi vermeyecektir. Paketleme işlemini yaparken tam kurumamış noktaları biraz dağıtınca onları da beyaz mini ponponlarla kamufle ettim. Bu fikirler hoşunuza gittiyse siz de evde deneyebilirsiniz. Bu hafta da çarşambayı bulduk bile. Yılbaşından önceki son bir haftaya giriyoruz. Yeni gelen günlerin hep daha güzelini getirmesini dilerim. Sevgiler. 

Kaktüsler + bonsai

Mutfağımdaki kaktüs nüfusu artıyor. Öyle güzeller ki! İğneleri elinize batmadığı sürece harikalar ama batınca da uyuşturuyor söyleyeyim :) 15 günde bir çok az su verdiniz mi böyle mutlu mesut büyüyorlar. Dün bu bahçeye minik bir de bonsai eklendi. Şunun güzelliğine bakar mısınız! Bayıldım. Saksısı da ayrıca hoşuma gitti.

23 Aralık 2014 Salı

Bit pazarı ganimetleri 4

Bit pazarı ganimetleri başlıklı yazı dizisinde sıra geldi 4 numaraya ve belki de en çok ilgi duyulan gruba: tabii ki porselenler! Bit pazarı denince açıkcası benim aklıma ilk gelenlerden birisi porselenler oluyor çünkü çok hoş şeyler bulmak mümkün. Uzun zamandır biriktirdiğim porselenlerimden bir grup görüyorsunuz burada. Porselenleri çok farklı fiyatlarda görmeniz mümkün. Kimisi var ki koleksiyon parçası, kimisi İngiliz, kimisi özel üretim ve 200 yıllık vb. Dolayısı ile bir tabağın fiyatını sorduğunuzda 600 TL duyarsanız şaşırmayın. Ben o grubun alıcısı değilim. Bunlara dökecek bir servetim yok ama özel bulduğum minik parçaları da minik bütçeler çerçevesinde kovalamayı seviyorum. Mesela bu fotodan başlayacak olursak, üstte gördüğünüz çiçek şeritli sütlük İngiliz yapımı. Ortadaki 3 minik ise Alman Bavyera porseleni. Bu parçaları (yanlış hatırlamıyorsam) toplam 65-70 gibi bir fiyata Bomonti Bit Pazarı'ndan almıştım. Ortadaki üçlünün asma aparatı var, dekoratif tabaklar. Sağ alt köşedeki demlik ve sağ üst köşedeki kırmızı ağızlı minik vazo Dolapdere Bit Pazarı'ndan toplam 3 TL :) 2'li fincan seti 25 TL ve yine Bomonti Bit Pazarı'ndan. Enginar desenli çukur çanak İtalyan malı ve sadece 2 TL'ye Sultanbeyli Bit Pazarı'ndan aldım. Bir bit pazarı şehrin ne kadar dışında ise o kadar daha uygun fiyatlara istediklerinize sahip olabiliyorsunuz. Çok şanslıyım ki Sultanbeyli Bit Pazarı evime sadece 10 dk mesafede. Kör istemiş bir göz, Allah vermiş iki göz :)   
 
Sağ taraftaki pembe çiçekli el boyama tabak ile mavi çiçekli tabağı ve soldaki tavuskuşlu muhteşem tabağı yine Sultanbeyli Bit Pazarı'ndan toplam 4 TL'ye almıştım. Arkalarına tabak askısı taktırıp mutfağımın duvarına asacağım.
 
İşte porselenlerimin hikayesi böyle. Sizlerle paylaşmak istediğim cam ürünler, teneke kutular, danteller-el işleri (aslında o grubu büyük ölçüde önceki yazılarımda paylaştım sayılır) ve bir de basılı gruplar var. İmkan buldukça onları da paylaşmak istiyorum meraklıları ile. Pazar günleri yapacak birşey bulamıyorsanız kendinize bir bit pazarı programı yapın ve keşfe çıkın. Eminim çok mutlu olacaksınız.

22 Aralık 2014 Pazartesi

English Home

Dün akşam biraz toparlama niyeti ile girmiştim ki bir de baktım elimde bu var. English Home'dan aldığım oda kokusunun şeffaf kutusu içindeki pembe pötikareli kağıdı saklamıştım. Tepesine bir çatı ve baca kondurmak ve biraz süslemek kaldı sadece. Bacasının içine minik altınotu taneleri yapıştırdım. Çok cici bir ev oldu, içim ısındı ve bir anda mutlu oldum bunu yapınca :) Şimdi kağıttan ağacımdan aşağı salınıyor nazlı nazlı. Bu beyaz ağaç craft odamda çalışma masamın yanıbaşında duruyor. Yaptığım şeyleri ona asıyorum, hem seyretmesi keyifli oluyor, hem de bana ilham veriyor. Yıl içinde üzerindeki süsler mevsime ve gündeme bağlı olarak değişiyor sürekli. Bu ağacı çok seviyorum, çok!

Bit pazarı ganimetleri 3

Emayeler... Çocukluğumuzun mutfak malzemeleri şimdi yeniden revaçta. Ben de bir yılı aşkındır dekoratif amaçlı topluyorum. Yenileri www.ibeking.com'da bulabilirsiniz (2 mavi ve 1 kırmızı demlik) ama eskileri de topluyorsanız bit pazarlarına bakmadan geçmeyin. Şu ikili tencere setini hatırlayan var mı? Çocukluğumun mutfağına dair ilk hatırladıklarım bu desenli sarı tencereler. O ikisini, minik tencereyi ve ters duran tası Sultanbeyli Bit Pazarı'ndan toplam 9 TL'ye aldım. Menekşe mavisi ve yeşil demlikler Antalya'da bir eskiciden ve toplam 10 TL. Mavi cezve Bomonti Bit Pazarı'ndan 10 TL, sarı cezve Balat Bit Pazarı'ndan 10 TL. Fiyatları meraklılarına fikir vermesi açısından yazdım. Bu fotoyu instagramda paylaşınca bir takipçim önemli bir konuya değindi. Emaye eğer gıda ile temas edecekse kesinlikle atık (lekeli) olmaması gerekiyor. Aksi durumda çok tehlikeli olabilir. Ben dekoratif olarak kullanıyorum, bu nedenle ufak tefek atıklarının olması hoşuma bile gidiyor ama eğer siz mutfakta kullanacaksanız dikkatli olmanızı öneririm.

Pufur Design

Hafta sonu sitemizde kermes vardı. Bu kermeste yeni bir keşfim oldu. Komşularımdan birisi Pufur Design adında bir marka kurmuş ve çok güzel yastıklar yapıyor. Kızımın odası için bunları aldım. Odanın kağıttan bir köşesi var. O köşeye çok güzel oldu. Siz de meraklıysanız instagramda pufurdesign olarak bulabilirsiniz. Özel sipariş de alıyorlar.

Kasnak ve misina

 
Misinayı iç kasnağa sıkıca doluyoruz, dış kasnağı takıp sıkıştırıyoruz. Sonra da fotoğrafı misinalara tutunacak şekilde yerleştiriyoruz. İşte size ev yapımı bir hediye. Sevgililer gününe daha var ama o gün için ideal bir hediye fikri olabileceği düşüncesi ile paylaşmak istedim. Sevgiler herkese.

Craft odamın yeni misafiri

Geçen hafta cuma günü Bernardo'dan bir ekmek kutusu aldım ama eve gelince fikrim değişti. Bir süreliğine craft odamda kullanmaya karar verdim onu. Rengi odadaki diğer renkler ile çok uyumlu. Bread'in r'sini bantlayınca Bead kutusu oluverdi :) Şimdilik burada takılalım, sonra mutfağa alacağım onu :) İyi haftalar herkese...

19 Aralık 2014 Cuma

Vazgeçemediğimiz kese kağıtları

Bu hafta beşte beş yaptık, her gün yazdım. Umarım çok bombalama olmamıştır :) Dün gece yaptığım bu uygulamayı da paylaşmak istiyorum sizinle. Bence güzel bir paketleme/sunum fikri bu. Dün pinterestte gördüm ve o kadar hoşuma gitti ki, bir an önce denemek üzere eve zor attım kendimi. Adına pencereli kese kağıdı diyelim. Bardak altı kağıdımızı ve kese kağıdımızın göbeğini aynı genişlikte daire şeklinde kesiyoruz. Bir şeffaf föyü de biraz daha geniş bir daire olacak şekilde kesiyoruz. Şeffaf föyü kese kağıdına, çerçeve şeklindeki bardak altlığını da üzerine yapıştırıyoruz. Bundan sonrası süsleme ve gönlünüzce dekore etme kısmı. Doğum günü, bekarlığa veda, kına gecesi vb gibi etkinliklerinizde paketlerinizi kendiniz hazırlamak isterseniz keyifli uygulaması olan güzel bir alternatif olarak bunu da düşünebilirsiniz. Herkese güzel bir cuma ve ardından güzel sürprizlerle dolu bir hafta sonu diliyorum.

18 Aralık 2014 Perşembe

Günaydın

Bu sabah güneşi görme ihtiyacı ile uyandım ama gri palet dört bir yana serpilmişti. Gerçi ben rüzgarı da yağmuru da çok seviyorum, her türlü hava koşulunun farklı bir güzelliği var fakat bugün güneşi ayrı özlemişim nedense. Evden çıkıp yol aldıkça bulutlar yerini masmavi bir gökyüzüne bıraktı. Şu an ortalık ışıl ışıl. Bugün öğlen boğazda bir yemeğe kaçılmaz da ne yapılır :) Bu arada, bu yazı ile birlikte 4'te 4 oldu :) Yarın da yazarsam tüm hafta tini mini de olsa bloglamış olacağım. Yarın cuma, hafta sonu planlarınızı yapmaya başladınız mı? Rahmi Koç Müzesi'nde muhteşem bir konuk sergi var. Minyatür odalar sergisi. İlk fırsatta gideceğim bu sergiyi size de tavsiye ederim. Selamlar.

17 Aralık 2014 Çarşamba

2015 için yeni defterler

Dün gece fotoları karıştırarak kabaca anımsamaya çalıştım. 2014 içinde 70'e yakın defter yapmışım ve bunları çeşitli vesilelerle eşe dosta, tanıdıklarıma hediye etmişim, elimde sadece 3 adet kalmış. Bunu fırsat bilerek dün gece 2015 için yeni defterler yapmaya başladım. İlk bu ikisi çıktı ortaya. Bu defterleri yapmak veya yaptığınız şey ne olursa olsun bunlarla uğraşmak tam bir terapi: dinlenme ve rahatlama dakikaları. Tabii bu defterleri kendim yapmakla kalmadım, atölyelerime katılan değerli misafirlerime de öğrettim ve birbirinden güzel yeni defterler ortaya çıktı. Kimisi hatıra defteri oldu, kimisi tarif defteri. Kullandığınız bir eşya için 'bunu ben yaptım' demenin keyfi bambaşka. 2015'te devam edecek olan yeni atölyelerimde de merak eden katılımcılarımla birlikte yeni defterler yapmaya; kendi el emeklerimizi kendi hayatlarımıza katmaya devam edeceğiz. Bu yazıyı keşke karşılıklı sohbet havasında sürdürmek mümkün olsaydı. O zaman 'craft malzemelerinizi önünüze çektiğiniz zaman sizler neler yapıyorsunuz' diye sorma imkanım olurdu ve uzun uzun sohbet ederdik. Bol craftlı günler.

16 Aralık 2014 Salı

Mecidiyeköy Antikacılar Çarşısı


Bir kamu görevini daha hızlıca ifa edeyim de rahatlayayım. Bu yazı nostalji meraklıları için. Bu mekan Mecidiyeköy'de, Trumph Towers'ın hemen arkasında kalan 4 katlı bir antikacılar çarşısı. Benim ofisime çok yakın olduğu için zaman zaman uğradığım bu mekanın bulunduğu tarafa bugün öğlen de yolum düşünce tekrar gittim. Bu sefer az da olsa fotoğrafladım sizinle paylaşabilmek için. Burayı bir çarşı olarak isimlendirmem sizi yanıltmasın: Bina içinde irili ufaklı antika mağazaları var fakat satılan şeyler aslında müzayadelik ürünler. Hepsi birer servet değerinde ve çarşının sloganı 'pazar dahil açığız' olsa da dükkanlar çoğunlukla kapalı. Neden diyeceksiniz, çünkü bu çarşının müşterisi sokaktan geçen vatandaş değil. Her dükkanın üzerinde kart ve cep telefonu var. Alıcı kişi (belki bir müzayedeci veya koleksiyoner) dükkan sahibini arıyor ve dükkanı açtırıyor. Bu arada, kapalı dükkanların da ışıkları yanıyor ve kapalı olsalar da içerdeki ürünleri görebiliyorsunuz.
 
 Mağazalarda birer servet yatıyor ve çok orjinal şeyler var. Örneğin saraydan çıkmışcasına ihtişamlı bir tuvalet masası veya Napolyon döneminden kalma kahve fincanı ve daha neler neler...
 
Daha ufak objeler dükkanlarda sergilenirken, büyük mobilyalar binanın hol kısımlarında sergileniyor. İste bu minik yazının hikayesi de bu. Şişli çok merkezi bir yer. Meraklıysanız bir gün denk getirip uğrayın. Sevgiler.

Damgalar

Sabahları do-nu-yo-rum! Camdan baktığımızda gördüğümüz her ne kadar güneşli ve açık bir gökyüzü olsa da sabahları hava inanılmaz soğuk. Neyse, yazımızın konusu başka :) Siz de damga (diğer adı ile stampa) kullanıyor musunuz? Benim için damgalarımın yeri ayrı. Özellikle kart hazırlarken, scrapbook yaparken, hediyeler için minik bir sallantılı gift tag (hediye kartı) yapmak istediğinizde bu ürünler çok güzel birer yardımcı. Burada gördüklerinizin tamamını çeşitli yurt dışı gezilerimden toparlamıştım fakat artık www.ibeking.com ve www.hobikutu.com sitelerinde çok uygun fiyatlara damgalar ve damga yastıkları bulabilirsiniz. Bu aralar yeni bir scrapbook yapıyorum. İlerlettikçe paylaşacağım sizinle de. Burada gördüğünüz kart da bu scrapbook için minik bir memory kart: 'A winter story' Bu arada bundan sonra yazacağım yazımın konusu uğurlamakta olduğumuz 2014 olacak. Minik bir geçmiş yıl değerlendirmesi herkese şart :) Mutlu salılar herkese :)

15 Aralık 2014 Pazartesi

Sen de yap, mutlu ol

Ne güzel bir hafta sonuydu, değil mi? Güneş yüzünü hiç eksik etmedi. Doyum olmuyor havanın güzel olduğu hafta sonlarına. Defniko ile craft masamıza oturduk bol bol. Bu yeni zarfları yaptık beraber. Yaptık, yaparken dinlendik ve rahatladık. Sol baştan sayacak olursak ilki candy stick baskılı, ikincisi kırmızı puantiyeli, üçüncüsü de ginger bread man ve dalia horse baskılı üç kağıt seçtik. İp dolamalı kapamalarımızı da yaptık ve çeşitli bant ve stickerlarla süsledik. Bunlar çıktı ortaya. Bu arada, birkaç yazı önce, bir dergi için bir dosya hazırladığımı yazmıştım size. O dosyayı tamamladım ve biraz önce dergiye ilettim. Sonucu merakla bekleyeceğim ve vakti gelince sizlere de duyuracağım buradan. Şimdilik herkese mutlu haftalar.

12 Aralık 2014 Cuma

Yeni mutfağımdan kareler

Gri ve yağmurlu bir cuma sabahına uyandık bugün. Bu kasveti dağıtmak için rengarenk fotolar paylaşmak istiyorum sizinle. Son dönemde yazdığım gibi bizim evde bir değişim ve yenileme süreci var. Bu süreç mutfakla başladı. Uzun zamandır hayalini kurduğum vintage büfe geçtiğimiz ay geldi ve ona ayrılan alana yerleşti. Tel dolaplı alt bölüm ile üstteki terek farklı yerlerden. Terek anneanne ve babaannelerimizin mutfaklarının baş köşesiydi eskiden. Şimdi yeniden moda oldu. Çok da iyi oldu. Tabakları böyle açık rafta sergileme fikri çok hoş. İçimdeki lavanta aşkını fotoda bolca görüyorsunuz. Vintage büfenin sol ve sağ üst köşelerinde yenilerini www.ibeking.com'dan aldığım,  eskilerini ise çeşitli eskicilerden topladığım demlikleri görüyorsunuz. Yine sağ üst köşedeki şişelerin de bir kısmı yeni olmakla birlikte büyük olanlar eskicilerden topladığım yaşlanmış zeytinyağı şişeleri. En üstteki bakır kupalar geçen haftaki Gaziantep gezimden alınma. En önde üst üste ve kapalı şekilde duran ikili fincan set de Bomonti Bit Pazarı'ndan. O kadar zarif ve şıklar ki, çayı onlarla içmek cam bardakla içmekten daha keyifli geliyor.

Büyük grup lavantalarımı, siklamen çiçeğimi ve succulentlerimden birini masanın üzerine yerleştirdim.  

Bu resmi kızım bu tahtaya çizeli neredeyse iki yıl oldu. Silmeye kıyamıyorum.  

Mutfak camlarından birinin önünü kaktüslerime ayırdım.   

Bu açık takma raf sistemini bolca kullanıyorum. Epey bir ek alan imkanı sağladı bu raflar. Koçtaş, Tekfen gibi yapı marketlerde var. Rafa takıyorsunuz ve hemen kullanıma hazır hale geliyor.  


Bir diğer takma rafı da kupalarım için astım. 



Yeşil demlik! Antalya'da bir eskici/antikacıda bulana dek varlığını hayal bile edemezdim.  

Renkler ve desenler


Bu terek işini kimler yeniden gündeme getirdiyse kendilerine buradan kocaman bir teşekkür :) Bu güzel rafı bana Handizayn'dan Emel ablam yaptı. Çok güzel başka ahşap ürünleri de var. İlgi duyanlar kendisini facebook ve instagram üzerinden handizayn adı ile bulup takip edebilirler. Günün karanlığı umarım biraz dağılmıştır. Mutlu cumalar ve harika bir hafta sonu tatili diliyorum sizlere.

10 Aralık 2014 Çarşamba

Defnili Zehra Dergi'nin yeni sayısında

Defnili'ye bir sözüm vardı. Uzun zamandır beni dergilerde gazetelerde gördükçe anne ben de dergilere çıkmak istiyorum diyordu. Ben de onu da çıkaracağıma söz vermiştim. Şimdi kızımın yaptıkları Zehra Dergi'nin yeni sayısında :) Bu konu Zehra Dergi'de yer alan üçüncü dosyam aslında. İlk ikisi kitabım 'Kağıttan'da yer alan projeler üzerineydi. 'Oyun ve Çocuk' konulu bu yeni sayı için de davet alınca Defnili'ye verdiğim sözü tutmak için güzel bir fırsat oldu bu. Defnili yaptı, ben de fotoğrafladım. Ortaya bu sayfalar çıktı.

Sırada kızıma verdiğim bir başka söz var. O da annesi gibi atölye yapmak istiyor. Cimcimeler bir araya gelip güzel bir atölye yapacaklar bizim evde. Atölyemizin adı 'Arkadaşım olur musun' olacak. Çeşitli hayvan figürleri yapacaklar beraber ve kızım da bu atölyenin hocası olacak :) Evdeki inşaat durumu da bitti neyseki, şimdi artık tam zamanı. Sıkı bir crafter yetişiyor :) Yaşasın CRAFT :)

Neden geldik bu hayata?

Bu blogda belli konular dışında yazılmış yazılar pek göremezsiniz ama buna kayıtsız kalmak mümkün değil. Siz de arada kendinize soruyor musunuz neden geldik bu hayata, neden yaşıyoruz? diye. İşte bunun için. Dilek Livaneli gibiler olmak için. Dilek Livaneli'nin hikayesini bu sabah yolda radyoda dinledim. 33 yaşında bir öğretmen. Atandığı küçük ilkokuldaki çocukların ve o çocukların ailelerinin hayatında o kadar büyük fark yaratmış ki. Okulu yenilemiş, çocukları sosyal ve kültürel anlamda donatmış, bulunduğu köydeki aileler arasında okuma yazma bilmeyenlerin okuma yazma öğrenecekleri imkanlar hazırlamış, iş sahibi olmayan kadınlara yönelik kurslar hayata geçirerek onlara birer zanaat ve kazanç kapısı açmış. Türkiye'de 'Mesleğinde Fark Yaratan Öğretmen' seçilmiş ve en sonunda eski ABD Başkanı Bill Clinton’ın üstlendiği Varkey Gems Vakfı (Varkey GEMS Foundation) tarafından düzenlenen ’Küresel Öğretmen Ödülü Komitesi’nin (The Global Teacher Prize) seçtiği en iyi 50 öğretmen arasında yer almış. Buraya yazmaya yetmez, en iyisi siz onu bir de buradan Dilek öğretmenin kendi blogundan okuyun. İşte bunun için hayata geliyoruz: Kendimizi, çevremizdeki insanları ve yaşadığımız dünyayı daha iyi hale getirmek, yükseltmek, yüceltmek, ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmak ve insanlığı yüceltecek, daha iyi hale getirecek minicik bir fark yaratmak için yaşıyoruz bu hayatta. Sizi gönülden tebrik ederim Dilek öğretmen.  

Bit pazarı ganimetleri 2

İşte size göstermek istediğim diğer köşe. Fotoğraf biraz yamuk, farkındayım, kusura bakmayın lütfen :) Bu dantellerin beşini Bursa Cumalıkızık'ta bir yerel satıcıdan almıştım. Sağ üst köşedeki dantel annemin gençliğinde yaptığı bir takımın parçası. Tamamını çerçeveletip duvara asmıştım birkaç ay önce. Gördüğünüz üç tabak ise Bomonti Bit Pazarı'ndan. Üçü de asma aparatı ile satılıyordu. Tamamı Alman malı ve çok eski. O kadar güzeller ki! Ama bu köşe bu kadarla kalmayacak, farkındayım :) Güzel sabahlar.

8 Aralık 2014 Pazartesi

Bit pazarı ganimetleri 1

Bu 'Bit pazarı ganimetleri' başlığını numaralandırmayı tercih ettim çünkü daha yazacağım bu konuda. Son dönemde özel bir sebepten dolayı bit pazarlarına yolum daha sık düşüyor. Bunları da dün Dolapdere bit pazarından aldım. Soldaki Boyner Evde ve 2 TL, sağdaki ise 1 TL. Daha neler aldım neler. İnşallah derleyip fotoğraflayabilirsem yazacağım size. Hatta bu bit pazarı konusunda bazı sürprizlerim bile olabilir size :) Pazartesi gününü devirdik, göz açıp kapayıncaya kadar bitecek bu hafta. Hayallerinize daha sıkı sarıldığınız bir hafta dilerim sizlere.

Hırsız-polis

Çocukları, içlerindeki sanatı ve sanatçıyı yok etmeden büyütmenin bir formülünü bulsak keşke. Bu gördüğünüz resim henüz 6,5 yaşındaki kızıma ait. Hafta sonu okulda veli toplantısı vardı. Bu resim okulda yaptıklarından birisi. Onun çizimlerini sakladığım bir defterim var ama bu resme ayrı vuruldum. Hırsızın karalar içindeki hali, polisin kıyafetinin desenleri, polis arabasının mavi-kırmızı sireni, mutlu bulutlar, yol çizgileri, helikopter... Detaylara ve anlatım gücüne hayran kaldım. Şu helikopterin metal ayağının kavisi bile beni benden aldı. Ne yorum yapacağımı bilemiyorum. Çerçeveletip evime tablo olarak asacağım bunu. Melek kalpli miniğim benim.  

5 Aralık 2014 Cuma

Gaziantep 2

Şu an ev şantiye alanına dönmüş durumda. Salonda öyle bir inşaat hali var ki mutfağa sığınmış durumdayım. Sabah 10:00'da başlayan çalışma hala devam ediyor. Çalışanlar üç kişi ama yine de işin %30'u yetişmedi, yarın da devam edecek. Çalışma bitince ortaya çıkacak olan yeni görüntüyü paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Neyse, nerede kalmıştık? Gaziantep seyahatimde! O nasıl bir maceraydı yarabbim! Çarşamba sabahı 06:50'de, henüz hava aymamış, kargalar gaklamamışken, Sabiha Gökçen'den Gaziantep'e uçmak niyetiyle evden çıkarken gelen telefonla herşey değişti.

Aldığım telefon, beraber Antep'e gideceğimiz partnerdan ve Gaziantep uçuşunun sabah 08:00'den 13:30'a alındığını haber veriyor. Bu öyle beklenmedik bir durum ki Antep seyahatimiz 2 gün ve bu iki güne 12 toplantı yapmak gibi bir hedefimiz var ve bu rötar programımızın bir kısmını uçuruyor. Giden gelen telefonlar ve karar süreci sonunda AHL'den Şanlıurfa'ya bilet alıyoruz. Niyetimiz 10:30'da Urfa'ya uçmak ve oradan araba ile Antep'e geçmek ama yolda biletleri alıp AHL'ye girer girmez Urfa uçuşunun da 13:15'e alındığını görüyoruz. Ardından yine bir dolu işlem, ne yapsak ne etsek konuşmaları ve sonunda kendimizi Adana'dan Antep'e kiralık bir arabada buluyoruz çünkü en nihayetinde, olası en yakın uçuş bizi Adana'ya getiriyor ve oradan araçla Gaziantep'e geçiyoruz. İşte böyle bir başlangıcın devamında Gaziantep'e gittik, 12 olmasa da 9 toplantımızı yaptık ve hatta çok görmek istediğim dört mekana da bir şekilde uğramayı başardım ki üstteki iki fotoğraf Antep'in 400 yıllık Tahmis kahvesinden. 400 yıl... Düşünebiliyor musunuz ne kadar eski olduğunu. Aslında, 7-8 yıl evvel bu mekanın tamamen orjinal halini de gördüm. Ondan 3-4 yıl sonra, yani bundan bir önceki gidişimde çok kötü bir şekilde restore edilmiş ve dört bir yana Coca Cola levhaları asılmış halini gördüm. Bu son gidişimde ise bazı yanlışlardan dönüldüğünü ve o eski orjinal haline biraz daha yakın bir hale getirildiğini farkettim, mutlu oldum.

Benim gramofonumun aynısı burada da var.  

Ortadaki devasa odun sobası koca mekanı ısıtıyor. 

Ahşap tavan orjinal ve çok güzel. 

Tabi, bir çeyreği yolda gitmiş ve 9 toplantıya ayrılmış iki günden geriye insana kaç saat kalır? Hiç saat kalır diyenler doğru bildi aslında :) Bildiğiniz hiç saat kalır. Ama ikinci günün sabahında 9 yerine 06:50'de kalkıp eski şehrin meydanına inerseniz, o çok sevdiğiniz şehri 2 saat de olsa yaşayabilir, erkenden kalkıp dükkanını açan esnafın tezgahlarını gezebilir, bakırcılar çarşısındaki taktakları dinleyebilir ve hatta en sevdiğiniz müzenin ilk ziyaretçisi de olabilirsiniz.
Gaziantep. Seni o kadar çok seviyorum ki! 

Bej-kahve kesme taştan yapılan bu binaların görüntüsü çok güzel. Gaziantep müzeler bakımından çok zengin. Bu gidişimde tek birini görsem de tüm müzelerini ezbere bildiğim bir şehir Antep. Bu arada güvercinlere dikkat :)

 Bu amca her gidişimde burada. Allah ömür versin :)



 Antep'e bu gidişimdeki keşfim Hanifi Baba oldu. Çok güzel antikaları var. Bakmaya doyamadım.
 
Bilmem siz de meraklı mısınız ama bende son dönemde büyük takıntı oldu bu geçmişten fısıldayan objeler.




 
Camcının vitrini

Eski çarşıyı gezdikten sonra 08:55'te bence dünyanın en güzel müzesi olmaya aday Zeugma Mozaik Müzesi önünde dikildiğim andan bir hatıra :) Hayatımda ilk defa bir müzenin ilk ziyaretçisi oldum. Çalışanlar çok birşey anlamadı benden, ama ben çok zevk aldım bu hızlı geziden :)

Bazı şeylerin fotoğrafını çekmek çok da doğru bir iş değil bence. Çünkü ne kadar isteseniz de fotoğraf gerçeğinin yanına yaklaşamıyor. Ama yine de birkaç fotoğraf çektim sizin için.

Yüzyıllarca önce (2. ve 3. yy) bu topraklarda yaşamış Anadoluluların ne kadar elegan ve zarif bir yaşama sanatları varmış. Bu adamların evlerinin zemini bu ise, hayatlarının geri kalanı nasılmış bir anlık da olsa gerçeğini görüp dönmek isterdim. Böyle bir yaşam anlayışı günümüzde bile yok. Bence dünya toprakları ikiye ayrılır. Roma İmparatorluğu'na ev sahipliği yapmış olan topraklar ve diğerleri. Anadolumuz gibi, ev sahipliği yapmış topraklardan her gün yeni bir zenginlik gün ışığına çıkıyor böyle. Zeugma Antik Kenti, Hellenistik Dönemin ticaret merkezlerinden birisi olmuş. Bu şehri ilk, Büyük İskender'in generallerinden Seleukeia Nikator kurmuş. Sağol varol Komutan! Gerçekten büyük bir komutanmışsın.


 




Bu güzelliğin hikayesini bir önceki yazımda anlatmıştım. Burada da eklemek istediğim şu ki, bu mozaiğin adı 'Çingene Kız' olarak kaldı ama ben çok derinden hissediyorum ki bu figür aslında bir erkek. Siz onun uzun saçlarına, kafasındaki poşusuna, gözündeki sürmeye veya kulağındaki küpeye aldanmayın. O dönemin giyim kuşam standartlarına göre bunlar erkekler için daha olağan şeyler. Kalın burna, kaşlara, bakışlardaki anlama bakarsanız siz de bana katılacaksınız. Perşembe sabahı 15 dk onunla aynı havayı soluyacak kadar şanslıydım bu hafta. Umarım bir gün bu müzeye yolunuz düşer, Gaia'nın bulunduğu o siyah labirente girersiniz ve Gaia bütün büyüsü ile karşınıza çıkar.
---
Bu akşamlık benden bu kadar. Haydi ben kaçar. Ustalar da yarın sabah tekrar gelmek üzere 5 dk önce çıktılar. Yarın sizlere Secdus'tan, parti dekorasyonu atölyemden bildireceğim. Süüüpper bir hafta sonu diliyorum sizlere.