3 Kasım 2015 Salı

Nerden başlasam, nasıl anlatsam...

Bazı hislerin yoğunluğu ne kadar fazla ise o hisleri kelimelere dökmek o denli zor. Gaziantep'e ilk geliş yılımı hatırlamaya çalışıyorum şu anda. Eski günlüklerim yanımda olsa karıştırır bulurdum ama şu an net değil. O ilk gelişe dair hatırladığım şey şu ki, daha dönüş uçağına binerken 'Allah'ım ne olur tekrar geleyim' diye dua ediyordum ve onun üzerine bir 7-8 kere geldim. Şu anda saat 21:00'e geliyor. Gece çöktü iyice. Bu yazıyı size, yukarda gördüğünüz avludan, karanlığın içinde parıldayan monitör ekranımdan çıkan ışığın karşısında, sağdaki masadan yazıyorum. Akşam şakır şakır ötüşen kuşlar uykuya çekildi. Avludaki tek ses, sandalyemin ara ara çıkardığı gıcırtılar ve klavyemin tıktıkları yine.    
Burası, eski taş konakların restorasyonu ile ortaya çıkarılmış Anadolu Evleri Oteli. Hani, ruh, karakter, huy, kişilik vb gibi kelimeleri mekanlar için de kullanırız ya bazen, işte burası tam orası. Kendi ruhu var. Dedim ya en başta, anlatması zor diye. Gelip kendi gözlerinizle görmeniz lazım.

 Eskiden evlerin kapılarında olan levhalardan biri

 Minik tatlı kahvaltı salonu. Kahvaltılar yazın avluda, kışın ise bu minik salonda veriliyor.
Bugün tüm gün Gaziantep'te 5 ayrı toplantıya girdik, epey yorulduk. Ama bu avluya girdiğimiz anda her şey bitti. Sessizliğin ve yazı yazmanın biraz daha tadını alınca odama geçip bu seyahat için ayırdığım kitabıma gömüleceğim. Amin Maalouf aldım yanıma bu sefer. Doğuya yakın geldiysem de kitabımın adı Doğudan Uzakta :)

Antep, el sanatlarının yaygın sayılabileceği bir şehir ve ziyaretçisine büyük zenginlikler sunuyor. Daha önceki gezilerimden birini merak ederseniz burada anlatmıştım.


 
Ben söyleyeyim de, inanıp inanmamak size kalsın. Bu ağaçta en az 200 tane kuş var ve akşam ezanına kadar çılgınca ötüyorlar. Sanki o gün öttüler öttüler, ertesi gün hiç ötemeyecekmişçesine bir tempo.
 Her bir oda minik bir müze. Otelin sahibinin aile geçmişinden kalan eşyalar var dört bir köşede.
 O telefon, o yan lambalar...
Oda içi fotoğrafları biraz karanlığa kaldı. Çok net değiller biliyorum ama keşke şu ayakkabıların doğru dürüst bir fotoğrafını çekebilsem size. Bende olsa bunlar, hiç düşünmeden giyerim. Zaten yazmıştım size de, Mad Men etkisi altındayım fena halde. Tam o ruhun ayakkabıları bunlar da.

Birazdan odaya çıkınca şu alt raftaki asırlık dergileri karıştıracağım. Sabırsızlanıyorum. Kucak dolusu sevgiler size.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder