30 Eylül 2015 Çarşamba

Çay saati geldi mi?

Zaman zaman yazıyorum size. Atölyelerimin bana kattığı çok şey var. Keyifli zaman, sevdiğim şeyleri paylaşma hissinin verdiği doygunluk, o tatlı adrenalin, tutkunu olduğum hobimi yaşama ve yaşatma hissi, her seferinde yaşadığım o yenilenme duygusu ve tabii ki tanıştığım insanlar. Hatta bu faktörü en başa koymak gerekir. Her atölye bana, farklı yönleri, ilgi alanları ve yetenekleri olan kişilerle tanışma imkanı sağlıyor. Son atölyemdeki Fatoş Hn da onlardan birisiydi. Kendisi Tilda bebekler ve çeşitli kumaş ürünler yapıyor. 19 Eylül'deki atölyeme kayıt olunca bunları da benim için hazırlamış. Mavi pelerinli melek bebek, demlik ve kaşık tutucu. Hepsine bayıldım.
Şu çay saati aksesuarlarının güzelliğine bakar mısınız? Demlikten sarkan poşet çay etiketi, kaşık tutucunun zarifliği... Şimdi şu tepsiyi bir sadece üzerindeki fincanla düşünün, bir de bunlarla birlikte. Ne kadar hoş, şirin, esprili ve dekoratif.

Özellikle instagram takipçilerim, demliklere olan düşkünlüğüme dair bazı paylaşımlarıma tanık olmuşlardır. Bunları sergilediğim ayrı bir köşem bile var evimde. Hal böyle olunca kumaş demlik de çok orjinal bir parça olarak bu köşede yerini aldı :) Fatoş Hn'ın çalışmalarına göz atmak isterseniz instagramda fatosnihal olarak görebilirsiniz. Şu demlikten yapabilir miyim acaba diye kesiyorum yandan yandan. Belki gövdeyi yamru yumru da olsa evet ama o imbik (imbik değildi o kelime, neydi?) ve kulp çok zor belli. Aslında bir gün çay partisi yapsam keşke evimde. Ana fikir çay olsa. Çeşit çeşit çay demlesem, böyle güzel aksesuarların olduğu bir köşe hazırlasam. Dileyen gelirken en güzel çay bardağını/kupasını getirse, dileyen de bendekilerden sevdiğini seçip kullansa. Pek konuşmadan, başka telaşa kapılmadan çay içsek sessiz huzurlu. Ay nasıl güzel geldi bu fikir şimdi bana. Düşüneyim ben bir :)
 


İlk kumaş patchwork denemem

2-3 hafta önce kağıttan patchwork yapmıştım hani, çok kısaca da olsa burada size de bahsetmiştim. O girişimden aldığım ilhamla geçen hafta kumaşla denedim.
Vallahi söylemesi bile ayıp farkındayım ama iki parçalı bir deneme yaptım ilk. Bir kitap kılıfı yaptım ve kılıfa 2 parçayı monte ettim. Bu ilk deneyimden sonra söyleyeceğim ilk şey şu ki; onlarca parçalı patchwork işi yapan herkese BRAVO! Nasıl ince ve zorlu bir iş. İki parçası bile bu kadar uğraştırıyorsa, onlarcası (ve hatta yüzlercesi) nasıl uğraştırır kim bilir. Koca koca yatak örtüleri yapanlar var bunlarla. Saygı duyuyorum.
Böyle ufak ufak yol alırsam gitgide büyütürüm diye düşünüyorum :) 2'li, 4'lü, 8'li :) Bu arada dikkatinizi çekerim ikili patchwork kumaşlarımın deseni ile 2'li saten şeritlerimin desenleri aynı :) Böyle de takımladım yani :) Çok öperim, kendinizi mutlu etmeyi unutmayın sakın.

Hello Russell

Yazdan kışa nasıl da geçiş yaptık bir anda. 2 gündür ortalık sanki hep akşam karanlığında. Dün eve gittiğimde havanın apaydınlık olması gerekiyordu normalde ama sanki gece inmek üzere gibiydi. Her şey, mevsimler, mevsimlerle gelenler, farklı farklı mevsim modları, her şey iyi hoş fakat erken kararan hava bozuyor beni bir tek. Keşke kuzey ülkelerindeki gibi uzun saatler boyu aydınlık olsa. İşten döndüğümüzde uzun uzun aydınlık göğü görebilsek, yaşayabilsek... Neyse, yeterince homurdandım, bu konuda yapacak bir şey olmadığına göre asıl konuya gelelim.

Böyle havalarda insan eve kapandıkça ev faaliyetlerine yöneliyor ister istemez. Ben de iki akşamdır arşivden gidiyorum. Russell Crowe sever misiniz? Ben hastasıyım. Dün de eskilerden Robin Hood'u seyrettim tekrar. Bir filmde ne ararsınız bilmiyorum tabii ama benim çook eskilerde geçen, içinde romans olan epik filmlere ayrı bir düşkünlüğüm var. E bir de Russell varsa, ne duruyoruz, izleyeceğiz tabi :) Bence eğlenceli bir film. Dışarda yağmur pıt pıt cama vuruyorsa deneyin derim.

Şu an camdan dışarıyı görüyorum. Gıpgri ortalık, gıpgri :)

21 Eylül 2015 Pazartesi

Son atölyemden kareler (17 Eylül 2015, Secdus)

Tamı tamına 20. atölyem idi geçen cumartesi yaptığım 'defter, kutu ve kağıt çanta' atölyesi. 2014'ün Şubat ayında (Yani kitabım 'Kağıttan' raflara çıktığında) başlamıştım atölyelere. Aradan geçen 20 ayda 20 atölye yapmışım demek oluyor bu! Bunun ne kadar yoğun bir sıklık olduğunu bu işlerin içindeki arkadaşlarım çok iyi bileceklerdir. İşte bu kadar seviyorum bunu. Bu aşk, kağıt aşkı, craft aşkı içime ne zaman nasıl düştü artık unuttum ama şükürler olsun ki düşmüş. Bu atölyeleri nasıl bir heyecan ve hevesle yaptığımı tarif edemem size. Her seferinde yepyeni deneyimler yaşıyorum. Merak eden insanlarla karşılaşıyorum; aynı heyecanı ve güzel hisleri paylaşıyoruz birbirimizle.
Tabii bu süre içinde bana mekanlarını açan, her atölyemi canı gönülden misafir eden arkadaşlarımın yeri ayrı. İpek, Emel Abla, İnci, Secda ve hatta kimi takipçilerimin evleri (Öyle ya, özel davet üzerine Antalya'ya bile gittim ben bir arkadaş grubu için :)) Sevgili arkadaşlarıma da ayrı bir teşekkürüm var.
19 Eylüldeki atölyemi tamamladığım akşam sıradaki atölyelerimi planlamaya başladım bile. Yıl sonuna kadar Secdus'da 2 ve hatta sığdırabilirsem 3 atölye daha yapmayı planlıyorum. Birisi 'Parti dekorasyonu' üzerine olacak ve diğer ikisi ise 'yılbaşı atölyeleri' olacak. Hatta güzel minik bir haber vermem gerekirse Secda'nın yeni yıl koleksiyonunun çıkışı ile eş zamanlı bir yılbaşı atölyesi yapacağız. Yılbaşı atölyelerim muazzam ama sene sonunda ancak 2 kere yapabildiğim için doyamıyorum. İple çekiyorum şimdi onları.
Bu atölyemde de hem hevesli, hem meraklı, hem de bu işlere ilgi duyuyor olmanın bir kişiye kazandırdığı tüm pozitivizmi üzerinde taşıyan çok tatlı konuklarım vardı. Ankara'dan, Bursa'dan, İzmit'ten, Bahçeşehir'den ve İstanbul'un çileli trafiğinin barikatlar kurduğu nice farklı adresten kalkıp gelen misafirlerimle çok güzel işler yaptık.

Sanırım bir atölyenin en mutlu eden anı, finalinde gülen yüzlerin olduğu fotoğraflama anı. Gülümsetebilmek, mutlu edebilmek çok güzel çok kıymetli şey. Sizin de mutluluğunuz hiç eksik olmasın. Sevgiler.

Koruncuklarla atölye

Uzun zaman öncesinden beri bir hayalim vardı. Bu hayalim geçtiğimiz hafta perşembe günü gerçek oldu. Bolluca Çocuk Köyü'ndeki çocuklar için minik bir atölye düzenlemek istiyordum. Son dönem yürüttüğüm görüşmeler sonucunda bu hayalim gerçek oldu. Daha önce size zaman zaman onlar hakkında yazdım. En son da burada yazmıştım. Şirketimin sosyal sorumluluk çalışmalarını da Bolluca Çocuk Köyü'ne kanalize ederek hem bireysel hem de kurumsal bazda ufak da olsa onların yanında yer almaya çalışıyoruz. Devletin, mahkeme kararı ile 'bakıma muhtaç' olarak ifade ettiği, annesi babası olmayan veya olsa da onlardan bir fayda sağlayamayan çocuklarımız onlar. Çok tatlılar, çok güzeller (Ve sanıyorum, biraz da şımararak söylüyorum ki, beni çoook sevdiler) Tabii olarak ben de onları çok sevdim. Önce 'öğretmenim' 'öğretmenim' diyorlardı, sonra 'abla' 'abla' demeye başladılar bana :) 15 Kasım Avrasya maratonunda Koruncuk Gönüllüsü olarak koşacağım için onur duyuyorum.
Pek yerinde bir karar olarak, çocukların fotoğrafını paylaşmak yasak. Biz de böyle bir fotoğraf çektik hep beraber sizin için :) İnşallah yine yolum düşer oralara.

Kağıt patchwork

Şu muhteşem altıgen kumaş patchwork çalışmaları biliyorsunuzdur. O kadar güzel şeyler yapılıyor ki, kağıtla yapılsa nasıl olur diye merak ediyordum epeydir. Geçen hafta oturdum denedim. 'Tea Party' kağıt setimi çıkardım ortaya, her iki petek için yedişer altıgen hazırladım ve 7'li grupları kağıt üzerine yapıştırarak kestim kenarları. Sonucu çok beğendim. Çok hoşuma gitti.
Şimdilik craft odamın bir duvarına yapıştırdım bu ikiliyi ama minik bir çerçeve içinde birleştirip tamamlamayı düşünüyorum ilerleyen günlerde.

Tilda garland

Neler yapıyorsunuz? Nasılsınız? Bir 3-5 gün yazmadım diye aylardır ayrı kalmışım gibi hissediyorum. Geçtiğimiz cumartesi günü Secdus Cafe'de harika bir atölye gerçekleştirdik. Ankara'dan, Bursa'dan, İzmit'ten ve hatta Bahçeşehir'den (Malum orası başka şehirlerden bile uzak sayılır :)), misafirlerim vardı. Nasıl mutlu oluyorum atölye günleri, tarifi pek mümkün değil benim için. İnşallah en kısa zamanda atölyeyi de fotoğrafları ile yazacağım. Hatta yine Secdus'da yapacağım yeni atölyelerimi de duyuracağım yakın zamanda ama şimdi gelelim bu yazının konusuna; Tilda kağıt seti.
Atölye misafirlerimden birisi, instagramda Tilda_tr veya bayantilda olarak tanıyor olabileceğiniz Seda Hn idi. Tilda markalı ürünlerin Türkiye distribütörlüğünü almış ve online satışını yapıyor. Seda Hn'ın atölyeye geleceğini öğrenince fırsat bu fırsat dedim ve www.bayantilda.com adresinde çok beğendiğim bu kağıt setinden sipariş verdim. Kağıtlar web sitesinde göründüğünden de güzelmiş. 2 gün sevdim kokladım ve bugün artık dayanamayıp daldım sayfalara :)
Setin ilk sayfası die cut şekillerden oluşuyor. Nedir die cut? Makas kullanmadan çıkarabildiğiniz kağıt parçalara die cut deniyor (sticker özelliği yok die cut'ların) Defniko ile ilk sayfanın tüm die cut parçalarını pıt pıt ayırdık önce. Bu arada sol üst köşede ara sayfalardan bir örnek görüyorsunuz. O kadar hoş desenler var ki!

 Yerim yerim!
 Tüm parçaları çıkardıktan sonra bir misinaya dizip garland yaptım. Önce yatağımın başına astım.
 O kadar hoşuma gitti ki!
Sonra başka yerlerde nasıl olur diye düşünüp craft odamın yenilemek istediğim duvarına astım. Her iki duvarda da çok güzel oldu çünkü çok zarif ve farklılar. Şimdilik burada duruyorlar bakalım. Gezdiririm bir süre oradan oraya :)

14 Eylül 2015 Pazartesi

Şu gelen sonbahar mı?

İnanılır şey değil. Yaz ne ara bitti, fark edebilen oldu mu? Daha dün seviniyorduk yaz geldi diye, bir karpuz bile kesemeden gitti :) Geçen hafta sonu şakır şakır yağan yağmur, sararıp dökülen yapraklar sonbaharın habercileri. Gerçi sonbahar da çok güzel. Biraz melankolik, insanı biraz içe döndüren cinsten. Çok seviyorum sonbahar hislerini de ama henüz yaza doyamamıştık :) Bu sabah trençkotumu çıkardım ortaya ve işe onunla geldim. Sanırım çıkış bu çıkış olacak.

Olsun, gelen günler ve yeni mevsimler bize hoş sürprizler, güzel haberler getirsinde!

www.hobikutu.com'un Eylül kutuları

www.hobikutu.com'un Eylül kutusunda neler olduğunu merak edenlere gelsin bu yazı. Bu ayın kutusunda çizgili defter şeklinde işleyebileceğiniz bez çanta, sırt çantası görünümlü kağıt kutu ve çeşitli kırtasiye malzemeleri var. Geçtiğimiz hafta sonu vaktimizin bir kısmını bunlara ayırdık ve çok keyif aldık.
 Gelen malzemenin yanında açıklayıcı fotoğraflı metinler mevcut.
Çantanın işlemesi yakın çekim böyle. B ve C yazacağım A'nın yanına. Önceki ayların kutularına bakmak isterseniz blogumdaki Hobi Kutu etiketli yazılara bakabilirsiniz. Kutular www.hobikutu.com adresinde satışta. Herkese sorunsuz sıkıntısız güzel bir hafta dilerim.

11 Eylül 2015 Cuma

Koruncuklarla birlikte...

Ne o? Yoksa size bir merhaba demeden bu cuma gününü ve dolayısı ile haftayı kapatacağımı mı düşündünüz? Öyle ise yanıldınız :) Gün aşırı buradan size laf atmayınca rahat edemiyorum :) Bu aralar tatlı ufak bir telaşım, bir de sabırsızlığım var. Koruncuklarla ilgili son haberleri size burada yazmıştım. Haftaya perşembe günü Bolluca Çocuk Köyü'ndeki çocuklarla minik bir craft atölyesi yapacağız. Geçtiğimiz haftalarda Çocuk Köyü Müdürü Ayşe Hn ile bu konuyu görüşmüştüm. Tarih 17 Eylül olarak netleşti. 17 Eylül'ü aslında özellikle istedim çünkü o gün şirketimin dünya genelinde ilan ettiği ve farklı etkinliklerle kutlayacağı 'Toplum Gönüllüleri' günü. Ayrıca, 15 Kasım Avrasya Maratonu'nun 10 Km'lik koşusunu Koruncuk gönüllüsü olarak koşacağım. Bu gönüllü koşudaki amacım bir çocuğun yıllık bakım destek bütçesi olan 2.800 TL'yi toplamak. Gönüllü koşucu olmak demek, seçeceğiniz vakıf adına koşarken, mümkün olduğunca çok eşe dosta duyurarak direkt Vakfın hesap numaralarına bağış yapmalarını sağlamak. Hem bilinirliği arttırmak hem de maddi bağış toplanmasına katkıda bulunmak. Çok güzel bir şey çok! Merak ettiyseniz ve daha detay bilgi almak isterseniz www.adimadim.org/ adresine girebilirsiniz. Hatta benimle beraber koşmak isterseniz lütfen gelin. Sizlerle yan yana koşmaktan büyük mutluluk duyarım. Güzel bir hafta sonu dilerim size.

10 Eylül 2015 Perşembe

Craft odamda ufak bir dekor değişikliği

Geçen hafta sonu cumartesi günü ufak bir dekor değişikliği yaptım. Evde bu tarz ufak tefek değişiklikler insana iyi geliyor, mekan tazeleniyor. Camın önündeki masayı bu rafın altına aldım. Tekerlekli mavi raskog rafımı sola, daha önceden rafın altında duran koltuğumu da sağa çektim.
Daha önceki hali böyleydi.

Masayı camın önünde çok seviyordum açıkçası. Direkt ışığa karşı oturmak, gökyüzünü görmek güzel. Diğer taraftan, şimdi rafımı daha verimli kullanabiliyorum. Biraz böyle kullanayım bakalım nasıl olacak.
Sırada şu solda duran ilham ağacım var. Üzerindekileri değiştirmek istiyorum fırsat buldukça.
Çok çok selamlar herkese.

Bob Ross etkisi

 
Geçtiğimiz haftalarda ansızın aklıma gelince, Defne de sever mi acaba diye bir Bob Ross kaydı seyrettirdim ona. Başlayış o başlayış, her gece birer ikişer kayıt seyreder olduk. Hem Defne çok sevdi, hem de ben o eski nostaljik tadı aldım tekrar. İşlerini aşkla yapan insanların ortak özelliğidir biliyorsunuz. O işi öyle bir yapar ve öyle bir yansıtırlar ki, siz de o güzel enerjinin peşine takılıp hiç değilse bir denemek istersiniz. Seyretmekle başlayan o günlerin ardından, geçtiğimiz pazar sabahı, henüz dehşet saçan ölüm ve şehit haberlerini almadığımız o güzel saatlerde, kendimi bir anda şövale, palet, fırçalar, boyalar almış ve karşısına oturmuş buldum. Yepyeni bir deneme oldu benim için. Defne asistanlık yaptı bana. An oldu kahkahalarla güldük, an oldu boyaya bulandım. Bob'u seyrederken her şey çok kolay gibiydi ama denemeye kalkınca hiç öyle olmadığını anladım. Yine de iyi ki denedim. Ne mutlu keyifle resim yapabilenlere. Ne kadar hoş bir uğraş.
Merak eden olur mu bilmiyorum ama denemek isteyip de henüz imkan bulamamışlar fikir edinmek isterse eğer: şövale 50 TL, boyalar 20 TL, palet 15 TL, 4 fırçanın toplamı yine bir 35 TL. İnceltici ve spatula vb ile birlikte 125 TL verdim tamamına.
 Fırçalar öyle zarif ki evde dekoratif olarak bile kullanılabilir. Bob Ross videolarını izlemiş olanlar iyi bilir. Şu yelpaze fırça ağaç figürlerinin çizimi için en gerekli malzeme.
Bu resmi Bob'un 31. sezon 12. bölüm kaydını adım adım takip ederek yaptım. (Kusura bakma Bob :)) Yine de ilk defa elinde palet, tuval üzerine resim yapan birisi için fena değil gibi sanki. Yani çok daha beter olabilirdi :) :)
Bob'un meşhur metal spatulasına en yakın bunu bulmuştum. Malum, kulübe çizimi için gerekli. Ufukta orman yangını gibi duran şey akşam kızıllığı :) Kulübe üzerinde erimiş şeker gibi duran çizgiler ise aslında kulübe ahşaplarının birleşim noktaları :) Ama diğer taraftan, ağaçların ağaç, kardan ağaçlara doğru esen sisin sis, ön plandaki karın kar olduğu şüphe götürmüyor herhalde :) Belki şu ağaçların dibinde de mutlu bir tavşan vardır :)
En temiz, en derli toplu fotoları paylaşıyorum diye bu işin bu kadar temiz bir iş olduğunu sanmayın. Alt tarafın durumu özetle böyle :) Şimdi aynı resmi birkaç kere daha ve yanlışları azaltarak yapmak gibi bir planım var. Ardından da şövalenin kullanımı ile ilgili tamamen farklı planlarım var. Kısmet olur da yapabilirsem paylaşırım. Ortak acılarımızı hissederek paylaşırken, sevinç ve mutluluklarımızı da paylaşmayı unutmamak gerek. Herkese candan sevgiler.

Şu son günler

Şuraya olumsuz, üzücü konular yazmayayım diyorum ama olmuyor. Her gün ülke olarak en acı haberlerle ardı ardına sınanırken nasıl olsun ki zaten? Hafta başından bu yana Arnavutluk'un başkenti Tiran'daydım. 2004'teki Karadağ, Bosna Hersek ve Hırvatistan gezimin ardından hafta başındaki bu gidişimde de Balkanların durumunu tekrar görme ve hatırlama imkanı buldum. Şu an ayrı ülkelere bölünen eski Yugoslavya milletleri yüzyıllar boyu omuz omuza yaşarken birileri sokulmuş ve 'siz farklısınız' demiş. 'Gerçekten de öyle mi? veya 'Farklıysak ne fark eder' demeye kalmadan ellerinde silahlarla buluvermişler kendilerini. Birbirlerini yok ederek minik parçalara bölünmüşler. Şimdi hiçbirinin hiçbir şeyi tam değil ve aldıkları nefese kadar 'medeni' ülkelere borçlanmış durumdalar. Birinde biraz turizm var, birinde biraz tarım, diğerinde biraz maden. Çantalarında ise sadece eksilmişlik, acı ve kayıp. Bunu niye yazıyorum bilmiyorum, yazınca ne olacak onu da bilmiyorum. Ama senaryo hep aynı. Bu güzel ülkede yaşanan hiçbir şey buradaki halkların gerçek davası olmadı. Ceplerindeki çuvallar dolusu para ve ellerindeki sonsuz güçle yetinemeyenlerin oyun alanı buralar. Güzel günlerimiz yakın olsun inşallah.

5 Eylül 2015 Cumartesi

Dore sprey boya dekorasyonu

 

Dün gece, başka bir şey ararken, rafların birinde unuttuğum dore sprey boya ile yüz yüze kaldık bir anda. 3-5 saniye kadar bakıştık. O anda, aramakta olduğum diğer şeyi unutuverdim :) Sprey boyayı raftan aldım. Bu beklenmedik karşılaşmaya benim kadar o da mutlu oldu bence :)
Bir çanta dolusu kozalağım ve başka bir çanta dolusu taşlarımın arasından gözüme kestirdiğim birkaç tanesini ayırdım. Bir de boş duran düz şişem vardı, onu da aldım yanıma ve açık havaya çıktım. Bu arada, bir insanın evinde bir çanta dolusu kozalak veya bir çanta dolusu taş (veya kum, deniz yıldızı mesela, veya deniz kabuklularının kabukları vb) neden olur diye soranlarınız varsa başka bir yazıda cevaplamak isterim. Sanırım kafadaki tahtaların sayısı ile alakalı :) Sesli gülüyorum şu anda.
Şişemi yarı hizadan bantladım ve sprey boyayı altta kalan kısma sıktım sadece.
Bu işi yapacak olursanız elinize lastik eldiven mutlaka takın. Ben takmadım, şu an pişmanım :) Bir de sprey boya işini ne olur kapalı alanda yapmayın. Sakın ha! Mutlaka balkon bahçe vb bir yer olması lazım. Ne siz, ne de çocuğunuz kesinlikle solumayın.
Spreylediğim şeyleri geceden kurumaya bıraktım. Sabah kupkuru olmuşlardı. Şişenin bantını da şişe kuruduktan sonra çıkardım.
 Sonra elime alıp dört bir yanda fotoğrafladım ve en çok nereye yakıştığını tespit ettim :) Bu konu mühim :)
 Yanında da dore kulplu fincanlarla hüp hüp  :)
Kullandığım sprey boya bu. Kipadan almıştım. Sanıyorum bütün büyük marketlerde ve sanat marketlerde var. Yalnız bu spreylerin basma başlığı her kutudan çıkmayabiliyor nedense. Alırken kontrol etmekte fayda var. Mutlu hafta sonlarınız olsun.

3 Eylül 2015 Perşembe

Silgilere ev

Nerede ne zaman toplamaya başladığımı artık hatırlayamaz olduğum minik silgilerimi size burada yazmıştım. 2 hafta kadar önce aramıza katılan yılbaşı temalı 4'lü ile iyice geniş bir aile oldular. Öndeki yeni dörtlü sevgili Melis'in hediyesi. Bu yazıyı okuyorsan eğer Melis'cim, tekrar çok teşekkür ederim. Ve bu geniş ailenin artık minik bir yuvası var :)
Craft odamın duvarındaki şu evi minik bir ev sanıyordum bunu görene dek :) Şimdi buna bakınca diğeri gözüme dev gibi görünüyor. Mayıs ayındaki (Mayıs mıydı? Mayıstı galiba) Amsterdam seyahatimde bir ucuzluk marketten aldım. 5 € gibi bir fiyatı vardı. Böyle tatlı bir şey illaki çok güzel değerlendirilir diye almıştım, geldiğimden beri değerlendirememiştim. Geçtiğimiz günlerde silgilerime sergi rafı yapmaya karar verdim. Bir süre böyle dursunlar bakalım.


Bu evi asıp sabitleyeceğim bir yer arıyorum şimdi.
İllaki craft odamda bir yer olacak ama neresi henüz karar veremedim.