6 Temmuz 2015 Pazartesi

Hidiv Kasrı

Geçtiğimiz cuma akşamı bir belgeselde izleyince cumartesi bir heves Hidiv Kasrı'na attık kendimizi. Ben buraya daha önce bir kere üniversitedeyken gitmiştim. O ilk ve tek ziyaretimin üzerinden en az 15 yıl geçmiş. Kasrın hikayesi, Kasrı yaptıran Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa ve ailesinin hikayesi  ilgi uyandırdı bende programdan sonra.  Bahçesi muazzam ve çok bakımlı. İçi de çok güzel. O dönemin imkansızlıkları içinde 'ihtişam' kelimesin hakkını vermiş bir eser.

İç mekan fotoları çok az paylaşacağım, en iyisi merak edenler bizzat gidip görsünler ama banyo o dönemin şartlarına göre oldukça yenilikçi. Bu fayansları çok orijinal buldum.

Yenilikçi derken ne kastettiğimi söyleyeyim. Bizi gezdirirken anlatan kişinin verdiği bilgiye göre  küvetin sağındaki kollar süt, bal, lavanta vb aromaları içinmiş :) O dönem sadece hamamlar olduğunu düşünecek olursak (Yapım yılı 1907) bu banyo yenilikçi değil de nedir :)


Kasır normalde müze statüsünde değil. Gittiğinizde restoran olarak kullanılan katları görüyorsunuz fakat Hilmi Paşa'nın ve ailesinin yaşam katındaki odalar ile kule ve seyir terası kilitli. Bizim yaptığımız gibi pes etmez sorumlu görevliyi bulup rica ederseniz bir görevli eşliğinde bu katı da gezebiliyorsunuz. Bizi kırmayıp belgeselde duyup merak ettiğimiz yerleri görmemizi sağlayan Hatice Hn'a tekrar teşekkür ederiz. Burası yatak odası. O meşhur gizli geçit de sağdaki dolabın en baştaki kapağının ardında :)

Bence Kasr'ın en muazzam tarafı kulesinin tepesindeki seyir terası. Buraya çıkınca İstanbul'un en yeşil halini görüyorsunuz bir anda. Karadeniz, Boğaz'ın şu kıvrımının biraz daha ilerisinde. Kulenin tepesine o dönem İstanbul'da kullanıma geçen ilk asansör ile çıkış yapıyorsunuz. Takır tukur sesler çıkaran kafesli bir asansör içinde olmak heyecan verici.
 


Önüm, arkam, sağım, solum İstanbul


 Dış görünüm
 
Umarım bir gün sizin de yolunuz düşer. Selamlar ve iyi haftalar herkese.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder