24 Haziran 2015 Çarşamba

Calm

Bu aralar size de yazmak ve anlatmak istediğim o kadar çok var ki! Nasıl sıraya sokacağımı bilemiyorum. 14 Haziran Pazar günü saat 13:00 sularında Amsterdam'da havaalanında pasaport kontrolünden geçmiş uçak saatine kadar etraftaki mağazalara bakıyorduk. Önce birine, sonra diğerine.. Herhangi bir şey almaktan ziyade vakit geçirmek ve uçak saatine yaklaşmak üzere hareketler... Sonra bir kitapçıya girdim. Dergilere kitaplara bakınıp dünyanın en güzel dergisinin bir sayısını daha bulmuşken (o da ayrı bir yazının konusu) yukarda gördüğünüz kitap hem rengi hem de ismi ile dikkatimi çekti. 'Calm' yani sakinlik veya sükünet... Sayfalarını karıştırdığım ilk 3 saniyede almaya karar verdim ve geçtiğimiz iki gün içinde okuyup bitirdim. Daha doğrusu yudum yudum içtim. Şimdi bana hissettirdiklerini yazacağım ki asıl zor olan kısım burası :)

Malum durumu hepimiz biliyoruz. Hızlanan hayatlar, devamlı bir koşma ve bir şeylere yetişme - birşeyleri yakalama zorunluluğu, sürekli bir anı yaşayamama hali, dijital baskı, doğadan ve kendinden uzaklaşma vb... Bu kitap, okuyucularını 'calm revolution'a yani sakin devrime katılmaya çağırıyor. Kendini olduğun gibi kabul etmeye, sevmeye, önce kendin için vakit ayırmaya, 'zihinsel sükünete' erişmeye çağırıyor ve yollar yöntemler seriyor önüne. Aslında bu kitabı okurken gerçekten bir kere daha fark ettim ki ben calm revolution'a ne zaman olduğunu bilmediğim bir zamanda zaten katılmışım. İç güdülerimi takip ederek bunu kendi kişisel tarihimin bir yerinde başarmışım. Yine de bu kitabın tatlılık dolu sayfaları arasında gezinmek hem kendi süreçlerimi gözden geçirmemi-hatırlamamı sağladı hem de hücrelerime iyi hisler aşıladı. Eğer siz de hayatı gözleriniz (manen) açık ve anlarınızı hissederek yaşıyorsanız siz de kendinizi bu sayfalara ait hissedeceksiniz.


Kitabın öne çıkardığı birçok konu var ki birincisi doğa ile ilişkiler ve doğa farkındalığı. Bizler insan nesli olarak doğanın sadece ufak bir parçasıyken hissel ve bedensel olarak ondan uzak kalmak zorunda kalışımızın bizden götürdüklerini ve aksi durumun bize kazandıracaklarını anlatıyor ince ince. Bir ağacın altına oturun ve onun canlılığını, konuşmalarını, kıpırtılarını, toprağın altındaki köklerini ve yaşama tutunuşunu hissedin diyor. Bazı sayfalar içimi eritti. Buraya çok sınırlı birkaç tanesini taşıyabildim ki bu da onlardan bir tanesi. En son ne zaman çıplak ayakla çimende, kumda veya çamurda yürüdüğünüzü soruyor mesela. Dünyanın en şaşırtıcı soruları değil bunlar belki ama bir durup düşünmek için her sayfada başka bir fırsat var.

Günlük hayatın sıradan saydığımız ritüellerinin önemini ve onlarla olan ilişkinizi sorguluyor mesela. Uyku alışkanlıklarınız, beslenme düzenimiz, günlük hayatınızın akışı gibi..

La Passeggiata'dan bahsetmiş ki okuyunca ne kadar doğru olduğunu ve yazlık yerleri neden çok sevdiğimizi bir kere daha anladım. Amaçsız, tatlı tatlı gezinmenin (tipik İtalyan demiş kitap bunun için :)) ve gerçekten hiçbirşey yapmadan ve düşünmeden durma, oturma, takılma halinin kazandıracağı 'yenilenme' hissinden bahsediyor.

Bazı korkular ve onların çözüm şekillerine değiniyor ama bunu yaparken kullandığı çizimler, resimler, doodellar, fotoğraflar o kadar güzel ki!



Bitkiler ve onların getirdikleri...  

Telefondan ve dijital dünyadan zaman zaman uzak kalmanın veya onlarla ilşkimize biraz mesafe koymanın önemi...

Ve yazın diyor kitap. Bol bol yazın. Düşüncelerinizi, duygularınızı organize edebilmek, gözden geçirebilmek ve sonrasında dönüp hatırlayıp o nostalji hissini yaşayabilmek için yazın diyor. Arada bir de o gün size huzur veren şeyi, o gün şükretmenizi sağlayan şeyi ve o günün öne çıkan konularını yazmanız için aralara bu tatlı sayfalardan eklemişler.

Seyahatin bu içsel evrimdeki rolü... 

Beslenme ve bazen de daha farklı bir özenle sofra düzenlemenin önemi... 

Ve kitabım 'Kağıttan'ın arka kapak yazısında ifade ettiğim gibi 'bir hobiye sahip olmanın önemi' kitabın değindiği başlıca konulardan birkaçı. Aslında bu yazı çok dar bir özet ve ana fikri aktarmak konusunda sadece ufak bir giriş. Yine de bu konunun ilginizi çekeceğini düşünüyorum. Bence 'calm revolution'ı daha çok duyacağız ve insanların buna gerçekten ihtiyacı var.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder